Bu Blogda Ara

Cep Telefonunun Tarihçesi

 Cep Telefonunun Tarihçesi

Motorola Dynatac 8000x


    Cep telefonunun mucidi o dönemde Motorola’da mühendis olarak çalışan Martin Cooper’dır. 1973 yılında ilk cep telefonunu geliştirmiştir. İlk cep telefonu 1 kg'dan fazla ağırlıktaydı ve tam dolu batarya ile 20 dakikalık bir görüşme yapılabiliyordu. Martin Cooper yıllar sonra bu telefon için “Telefonun uzun süre elde tutulmaması açısından iyiydi.” demiştir.

 İlk telefonun fiyatı 3.995 dolardı
    Motorola bu gelişmeden sonra 10 yıl boyunca yaklaşık 100 milyon dolardan fazla harcama yaparak 1983 yılında Dynatac 8000x modelini piyasaya sundu. 3.995 dolardan satışa sunulan cep telefonu 800 gram ağırlığında 300 mm x 44 mm x 89 mm boyutlarındaydı. Sadece LED göstergesi bulunan telefonun ekranı yoktu. Telefonun boyutlarının dışında en kötü özelliği 15 cm’ye varan anteni bulunmasıydı.

Dijital Kamera Nasıl Çalışır

Dijital Kamera Nasıl Çalışır


dijital sensör CCD


Digital bir sensör chip. CCD ya da CMOS sensör.
Dijital video kameralar ve fotoğraf makineleri görüntünün film yerine dijital sensör üzerine düşmesi dışında temel olarak 100 yıl önceki bir film ya da fotoğraf makinesi ile aynı şekilde çalışırlar.
Odak uzunluğu
Filmli ya da değil bütün fotoğraf makineleri ve film kameraları optik olarak aynıdır.
Objektif, diyafram, perde aynalar tamamen aynı prensiplerle ışığı film üzerine düşürürler. Tek fark görüntünün düştüğü yerdedir, bu noktadan sonra farklılık başlar, görüntü film yerine sensör adı verilen ışığa hassas tabaka üzerine düşer, sensör milyonlarca, ışığa duyarlı küçücük elektronik devrenin, mozaik taşları gibi örülerek birleştirildiği bir algılayıcı tabakadır.

IPv4 ve IPv6


    IPv4 ve IPv6
    İnternet şu anda iki devrim birden yaşıyor. Birisi içerikle ilgili ve web 2.0 olarak adlandırılıyor. Daha önemli olan teknik gelişme ise sessiz sedasız, dipten ve derinden gerçekleşiyor: Eski internet protokolü olan IPv4 yerine IPv6‘ya bırakıyor. Senaryo baştan aşağı değişti, zira şuanda birbirine internetle bağlı milyonlarca insan var ve ağlar yüzlerce bilgisayardan oluşuyor. Küresel ağda artık birkaç byte’lık metin dosyaları değil, çoklu ortam veri akışları, telefon görüşmeleri ve çevrimiçi oyunların komutları dolaşıyor. Protokol artık sınırlarına dayandı.
     Adres Çılgınlığı: 4 Milyar İp Adresi Yetmiyor
    IPv4‘ün en acil sorunu, kısıtlı adres sayısı. İnternet protokolü, internetin temeli sayılır. Protokol bu dev ağa bağlı tüm bilgisayarlara adres veriyor ve veri paketlerinin değiş tokuşunu sağlıyor(yönlendirme). IPv4 adresleri 32 bit uzunluğunda ve her biri en fazla üç adet onluk sayıdan oluşan dört bloğa sahip; örneğin 192.168.101.110. Bu şekilde sadece 4,3 milyar adres temsil edebiliyor.
    Bu sayı mevcut adres sayısından daha fazla gibi gözükebilir. Birçok adres, WWW’nin çıkış zamanlarında coğrafi olarak bölünmüş alt ağlar tarafından kullanılıyor. Bu yüzden, örneğin Kaliforniya’daki Berkley Üniversitesi A sınıfı bir ağa, yani sadece birkaç bin araştırmacı ve öğrenciye tahsis edilmiş 16,8 milyon IP adresine sahip. Bu israf yüzünden milyonlarca IP adresi boş yere harcanıyor. Söz konusu durum, dünyanın geri kalan kısımların da büyük sorunlara yol açıyor. Çevrimiçi dünyaya sonradan katılan Güney Amerika ve Asya’da, Amerika ve Avrupa’dan daha fazla internet kullanıcısı var. Buna rağmen, daha az IP adresi sıkıntısı yaşanıyor.
    Bundan birkaç yıl sonra, cep telefonları ve arabalar bile internet üzerinden haberleşir duruma geldiğinde, gelişmiş ülkelerde de adres sıkıntısı baş gösterecek.

ABD (Amerika), Ay'a Hiç Gitmedi mi?




    Amstrong, Apollo 11 ile 20 Temmuz 1969'da Ay'a gitti mi? Yoksa o fotoğraflar, Nevada Çölü'nde kurulan bir stüdyoda mı çekildi? Bu, yıllardır süregelen, komplo teorisyenlerini en sevdiği konudur. Kimilerine göre; "Amerika, 1969'daki teknolojiyle aya gitmiş olsaydı, günümüzde Ay, Amerika'nın bir üssü durumunda olurdu. Ama o tarihten beri hiç aya insanlı uçuş olmadı. 1969'lu yıllarda bilgisayarlar TIR'larla taşınıyorken mekiğe nasıl sığdırıldı?" diyor. Kimileri ise Ay'a gidildiğine inanıyor. 

Ay'a Basılan Ayağın İzi Ortada Yok

    Aya seyahatin orijinal görüntülerini incelemek isteyen bilim adamına NASA: "Görüntüleri bulamıyoruz!" dedi. "Zaten hepsi tezgahtı"diyen komplo teorisyenleri atağa geçti.

Evrendeki Altın Oran Fi Sayısı


Altın oran nedir?

     Allah kainatı kusursuz bir düzen içinde yaratmıştır. Uzayda, yeryüzünde, canlılarda, bitkilerde olağanüstü bir uyum, insanı hayrete düşüren ve hayranlık uyandıran harikalıklar vardır. Rabbimiz bu olağanüstülüğü Mülk Suresi'nde şu şekilde bildirilmektedir:
... Rahman (olan Allah)ın yaratmasında hiçbir 'çelişki ve uygunsuzluk' (tefavüt) göremezsin. İşte gözü(nü) çevirip-gezdir; herhangi bir çatlaklık (bozukluk ve çarpıklık) görüyor musun? Sonra gözünü iki kere daha çevirip-gezdir; o göz (uyumsuzluk bulmaktan) umudunu kesmiş bir halde bitkin olarak sana dönecektir. (Mülk Suresi, 3-4)
    İnsanoğlu kainatı, doğayı, hayvanları, bitkileri ve insan vücudunu inceledikçe Allah'ın sonsuz sanatının örneklerini daha yakından fark eder ve bu yaratılış harikalıkları kişinin imanda derinleşmesine, Allah korkusunun ve Allah sevgisinin artmasına vesile olur.
    Bir ayçiçeğinin yapraklarında, salyangozun kabuğunda, çam kozalağında ya da parmaklarımızın uzunluğunda bulunan matematiksel oran da bu olağanüstülüklerden bir tanesidir. Bilim adamlarının "Altın oran" ismini verdikleri bu hayranlık uyandıran uyumu şu şekilde tanımlamak mümkündür:
    İtalya'nın Pisa Kenti'nden "Leonardo Pisano" veya lakabı olan "Fibonacci", Ortaçağ'ın en etkili matematikçisi olarak anılır. Fibonacci'nin bulduğu sayı dizisi, kendi adı olan Fibonacci sayıları olarak anılmaktadır. Bu sayıların özelliği, dizideki sayılardan her birinin kendisinden önce gelen iki sayının toplamından oluşmasıdır.
    Fibonacci dizisi 0, 1, 1, 2, 3, 5, 8, 13, 21, 34, 55, 89, 144, 233, 377, 610, 987, 1597, 2584, ... şeklinde ilerlemektedir.
    Dizideki sayıları bir öncekine böldüğünüzde, birbirine çok yakın sayılar elde edersiniz. Hatta serideki 13. sırada yer alan sayıdan sonra bu sayı sabitlenir. İşte bu sayı "altın oran" olarak adlandırılan 1,618'dir.
233 / 144 = 1,618
377 / 233 = 1,618
610 / 377 = 1,618
987 / 610 = 1,618
1597 / 987 = 1,618
2584 / 1597 = 1,618
Bu oranın kısaca gösterimi:  \frac{1+\sqrt{5}} {2}  olur. Altın Oranın ifade edilmesi için kullanılan sembol, Fi yani Φ'dir.
    Bu oran Allah'ın bir mucizesi olarak, doğadaki birçok varlıkta gözlenebilir. Hücrelerimizin içindeki DNA sarmalından, uzaydaki galaksilerin şekillerine kadar altın oranı bulmak mümkündür. Talak Suresi'nde "Rabbimiz'in her şey için bir ölçü kıldığı" bildirilmektedir. (Talak Suresi, 3) İşte Altın Oran da Allah'ın dış alemde bizler için var ettiği yaratılış delillerinden biridir.
Altın Oran Nerelerde Kullanılır
 1) Ayçiçeği: Ayçiçeği'nin merkezinden dışarıya doğru sağdan sola ve soldan sağa doğru tane sayılarının birbirine oranı altın oranı verir.
 2) Papatya Çiçeği: Papatya Çiçeğinde de ayçiçeğinde olduğu gibi bir altın oran mevcuttur.
 3) İnsan Kafası: Bildiğiniz gibi her insanın kafasında bir ya da birden fazla saçların çıktığı düğüm noktası denilen bir nokta vardır. İşte bu noktadan çıkan saçlar doğrusal yani dik değil, bir spiral, bir eğri yaparak çıkmaktadır. İşte bu spiralin ya da eğrinin tanjantı yani eğrilik açısı bize altın oranı verecektir.
 4) İnsan Vücudu: İnsan Vücudunda Altın Oran'ın nerelerde görüldüğüne bakalım:
     a) Kollar: İnsan vücudunun bir parçası olan kolları dirsek iki bölüme ayırır(Büyük(üst) bölüm ve küçük(alt) bölüm olarak). Kolumuzun üst bölü- münün alt bölüme oranı altın oranı vereceği gibi, kolumuzun tamamının üst bölüme oranı yine altın oranı verir.
     b) Parmaklar: Ellerimizdeki parmaklarla altın oranın ne alakası var diyebilirsiniz. İşte size alaka... Parmaklarınızın üst boğumunun alt boğuma oranı altın oranı vereceği gibi, parmağınızın tamamının üst boğuma oranı yine altın oranı verir.
 5) Tavşan: İnsan kafasında olduğu gibi tavşanda da aynı özellik vardır.
 6) Mısır Piramitleri: İşte size Altın Oran'ın en eski örneklerinden biri... Şimdi ne alaka Altın Oran ve Milattan Önce yapılan Mısır Piramitleri? Alaka şu; Her bir piramitin tabanının yüksekliğine oranı evet yine altın oranı veriyor.
 7) Leonardo da Vinci: Bilindiği gibi Leonardo da Vinci Rönesans devri ünlü ressamlarındandır. Şimdi bu ünlü ressamın çizmiş olduğu tabloları inceleyelim.
     a) Mona Lisa: Bu tablonun boyunun enine oranı altın oranı verir.
     b) Aziz Jerome: Yine tablonun boyunun enine oranı bize altın oranı verir.
 8) Picasso: Picasso da Leonardo da Vinci gibi ünlü bir ressamdır. Ve resimlerinde bu oranı kullanmıştır.
 9) Çam Kozalağı: Çam kozalağındaki taneler kozalağın altındaki sabit bir noktadan kozalağın tepesindeki başka bir sabit noktaya doğru spiraller (eğriler) oluşturarak çıkarlar. İşte bu eğrinin eğrilik açısı altın orandır.
 10) Deniz Kabuğu: Denize çoğumuz gitmişizdir. Deniz kabuklarına dikkat edenimiz, belki de koleksiyon yapanımız vardır. İşte deniz kabuğunun yapısı incelendiğinde bir eğrilik tespit edilmiş ve bu eğriliğin tanjantının altın oran olduğu görülmüştür.
 11) Tütün Bitkisi: Tütün Bitkisinin yapraklarının dizilişinde bir eğrilik söz konusudur. Bu eğriliğin tanjantı altın orandır.
 12) Eğrelti Otu: Tütün Bitkisindeki aynı özellik Eğrelti Otu'nda da vardır.
 13) Elektrik Devresi: Ya demek ki Altın Oran sadece Matematik ve kainatta değil, Fizik'te de kullanılıyormuş. Nasıl mı? Şöyle... Verilen n tane dirençten maximum verim elde etmek için bir paralel bağlama yapılması gerekir. Bu durumda Eşdeğer Direnç, yani Reş= yani altın oran olur.
 14) Salyangoz: Salyangozun Kabuğu bir düzleme aktarılırsa, bu düzlem bir dikdörtgen oluşturur (-ki biz bu dikdörtgene altın dikdörtgen diyoruz.-) İşte bu dikdörtgenin boyunun enine oranı yine altın oranı verir.
 15) OTOMOTİV SANAYİ: İlk önce ben size bir soru yönelteyim. Estetik bakımından bir Murat 131 mi daha çok ilginizi çeker yoksa bir Mazda ya da Toyota mı? Tabi ki Mazda ya da Toyota demişsinizdir. Peki bunun nedenini hiç düşündünüz mü? Ben size söyleyeyim. Şimdi Murat 131'e bakıyorsunuz, baktıkça içiniz kararıyor, yine bakıyorsunuz yine kararıyor. En sonunda ya kardeşim bu ne biçim araba diyorsunuz. Ama gidip bir Mazda ya da Toyota'ya bakıyorsunuz. Baktıkça içiniz rahatlıyor, yine bakıyorsunuz ferahlıyorsunuz. Çünkü o kadar güzel bir estetik var ki. İşte bu estetiği eğim sağlıyor. Mesela Murat 131'in önü, arkası, kapısı her yeri düz (Mübarek kibrit kutusu) Ama Mazda ya da Toyota'nın kapısında özellikle ön ve arka tamponunda bir eğim var. İşte bu eğimin eğrilik açısı araştırılmış ve bunun altın oran olduğu görülmüştür. Bundan dolayı Çin, Amerika, Japon Otomotiv Sanayi Dünya'da ilk üçü oluştururken; Türkiye maalesef ve maalesef 30-40-50. sıralarda yer almakta. İnşallah bir gün bunu biz de akıl ederiz...
 16) MİMAR SİNAN: Mimar Sinan'ın da bir çok eserinde bu altın oran görülmektedir. Mesela Süleymaniye ve Selimiye Camileri'nin minarelerinde bu oran görülmektedir.

Bu sayının değeri:
1.6180339887498948482045868343656381177203091798057628621354486227052604628189024497072072041893911374847540880753868917......